Küçük kız birebir köyden 3 kişinin tecavüzüne uğramış ve uçurumdan atıldıktan sonra köylüler tarafından yaralı bulunmuştu. Sanıkların tahliyesini öğrenince de intihar etmişti.
7 yıl evvel istismara uğrayan ve sanıkların tahliyesi sonrası intihar eden çocuk için adalet uğraşı veriliyor. Avukat Onursal, istismarın köylüler tarafından nasıl örtülmeye çalışıldığını anlattı.
Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Oğlaklı köyünde yaşayan 11 yaşındaki Esra Yücel, 2016 yılında çöp atmak için dışarı çıktığında Veysi, Zahir ve Nihat Yılmaz isimli kuzenler tarafından istismara uğradı. İstismar anını kamerayla görüntüleyen failler, Esra Yücel’i olayı kimseye anlatmaması için vefatla ve imajları yaymakla tehdit etti.
Gazeteduvar’ın haberine nazaran daha sonra failler tarafından uçurumdan atılan Esra Yücel, bir sonraki gün köylüler tarafından bulunarak hastaneye kaldırıldı. Kaldırıldığı hastanede alınan birinci sözünde istismarı anlatan çocuk, yaklaşık bir ay sonra verdiği savcılık sözünde sanıkların isimlerini de beyan etti.
Çocuğun tabiri doğrultusunda üç zanlı, ‘çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve cebir, tehdit yahut hile kullanarak kişiyi hürriyetinden mahrum kılma’ suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderildi. 8 aylık tutukluluklarının akabinde DNA testleri, HTS ve PTS kayıtlarına ve çocuğun beyanlarına karşın, ‘somut kanıt yok’ gerekçesiyle sanıklar hakkında tahliye kararı verildi. Sanıkların özgür bırakılmasının akabinde Esra Yücel, 2017’nin şubat ayında hayatına son verdi.
7 yıldır devam eden ve çocuğa yönelik nitelikli cinsel istismarla suçlanan sanıkların yargılandığı dava, 17 Temmuz’da Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Hakkari Çocuk Hakları Merkezi Başkanı Nükeyf Onursal, köy muhtarının başı çektiği, köy meclisi ve köylülerin, yıllardır aileyi tehdit ettiğini, buna karşın ailenin adalet arayışına devam ettiğini belirterek duruşmaya iştirak davetinde bulundu.
‘ÇOCUĞUN BEYANI VE KANITLARA KARŞIN SANIKLAR ÖZGÜR BIRAKILDI’
11 yaşındaki çocuğun istismardan sonra tehdit edildiğini ve korktuğunu lisana getiren Onursal, süreci şöyle aktardı: “Esra’nın intiharı bu sürecin en başından itibaren uygulanmayan adalet ile direkt alakalı. Şöyle ki, mağdur çocuğun olay tarihinde hastaneye sevk edilmesiyle alınan tabirinde, sanıkların istismarı, görüntüye çekmeleri ve bunu yaymakla tehdit etmeleri sebebiyle duyduğu dehşetle isim belirtmiyor. Bu süreçte tutuksuz yargılanan sanıkların çocuğa yönelik tehditleri devam ediyor ve olay tarihinden bir ay sonraki beyanında sanıkların ismini de söylüyor. Böylelikle tutuklama gerçekleşiyor. Ancak 8 ay süren tutukluluk sonrası Şemdinli Sulh Ceza Hakimliğince uzmanlık raporu münasebet gösterilerek özgür bırakılıyorlar. Uzmanlık raporunda geçen ibare ise ‘meni varlığı tespit edilmesine karşın, bayan DNA’sının erkek DNA’sını baskılaması, erkek DNA profilinin elde edilememesi’ halinde. En kıymetlisi, çocuğun beyanı ve HTS kayıtları ile birlikte bu rapora dayanılarak tutukluluğun devamına karar verilmesinin önünde hiçbir mahzur yok. Ancak başka kanıtlar göz gerisi edilerek bu raporda sanıkların lehine bir ibare geçmemesine karşın, tüm bilimsel bilgiler subjektif biçimde yorumlanarak bedellendiriliyor. Çocuğun üstün faydasının gözetilmesi gerektiği böylesi önemli bir durumda, Şemdinli Sulh Ceza Hakimliği, çocuğun intiharına taban hazırlayan bu akıl almaz kararı 23.02.2017 tarihinde alıyor.”
‘ALINAN KARARLAR ESRA’YI İNTİHARA SÜRÜKLEDİ’
Onursal, çocuğun sanıkların bırakılmasından 11 gün sonra intihar ettiğine dikkat çekerek köy halkının çocuk ve ailesine baskı yaptığını ve böylelikle sanıkları ‘suçsuz’ göstermeye çalıştıklarını söyledi.
Esra’nın intihara sürükleniş sürecini anlatan Onursal, şunları söyledi: “Sanıklar özgür bırakıldıktan sonra köy meclisi sanıklar hakkında karar alıyor ve hür bırakılmalarını münasebet göstererek hatasız olduklarını ileri sürüyor. Köy meclisi, mahkemede Esra’nın yemin ederek sanıklar hakkında verdiği beyanın, 11 yaşında olduğu için geçerli olmadığına karar veriyor. Köy meclisi, ayrıyeten sanıkların aksi taraftaki yeminine yetişkin oldukları için prestij edilebileceğini, üstelik sanıkların tutuklu kaldıkları 8 aylık süreçten, Esra’nın ve ailesinin sorumlu olduğunu, bu nedenle tazminat ödemeleri gerektiğini karara bağlıyor.”
Köy meclisinin aldığı bu kararların Esra Yücel’i etkilediğini lisana getiren Onursal şöyle devam etti: “Bu kararlar ile Esra’ya yönelik önemli bir ruhsal baskı uygulanıyor. Esra, bu iki karar sonrasında sesini duyuramamakla birlikte faillerle yüzleştirilmeye zorlanıyor ve bunun sonucunda intihara sürükleniyor. Esra’nın intiharından sonra yaklaşık bir yıl içinde köyde sık sık sanıklarla yüz yüze gelen annenin sıhhat durumu da berbata gidiyor. Müsabaka anında sanıklardan birini sarsarak ‘bu yaptıklarınızı IŞİD yapıyor, siz de onlardansınız’ üzere tabirlerle bağırıyor. Bir saat sonra kötüleşerek beyin kanaması geçirip hayatını kaybediyor.”
‘AVUKATLARIN DAVADAN ÇEKİLMESİ İSTENDİ’
Yaşanan bu olaylardan sonra köy meclisinin, davacı olmakta ısrarcı olan aileye yönelik tehditlerde bulunduğunu belirten Onursal, köy meclisinin aileyi davadan çekilmeye zorladıklarını belirtti. Esra’nın intiharından sonra köylülerin, ailenin meskenine giderek ruhsal baskı uyguladığını da anlattı.
Aileyi yalnızlaştırılmaya yönelik tüm bu durumların, köy muhtarı Abdullah Şavlı öncülüğünde yapıldığını belirtti. Ailenin 7 yıldır sistematik olarak köy muhtarı ve meclisi tarafından tehdit edildiğini aktaran Onursal, davanın mayıs ayında gerçekleşen 8’inci duruşmasına gelemeyen Esra Yücel’in ağabeyinin, duruşma öncesi tehdit edildiğini lisana getirdi.
Ailenin yıllardır tehdit edilmesine karşın 7 yıldır hak aramaya devam ettiğini anlatan Onursal, “Dosyanın, istinaf kademesinden sonraki 9’uncu celsesi, 17 Temmuz Pazartesi günü Yüksekova Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Hem sanıkların tutuklanmaları istikametinde bir kamuoyu oluşturabilmek hem de aileye yönelik tehdit ve baskıyı bertaraf edebilmek açısından meslektaşlarımızın iştirakinin epeyce tesirli olacağını düşünüyoruz” dedi.